Oyun Bağımlılığı

  1. Ana Sayfa
  2. Hizmetler
  3. Oyun Bağımlılığı

Oyunlar, modern yaşamın yaygın, hatta kaçınılmaz bir parçası haline gelmiştir. Dijital teknolojiler, eğlence, öğrenme ve sosyal etkileşim için sınırsız fırsatlar sunar. Ancak bu yoğun ilgi ve erişilebilirlik, bir paradoksu beraberinde getirir: Milyonlarca insan için oyun oynamak, bir hobi olmaktan çıkıp, yaşamın temel işlevlerini felce uğratan ciddi bir davranışsal bağımlılığa, yani Oyun Bozukluğu’na (Gaming Disorder – GD) dönüşme potansiyeli taşır.

oyun bağımlılığı

Oyun oynamak, stres atmak, sosyal ağ kurmak veya bilişsel becerileri geliştirmek için faydalı olabilirken, belirli bir kullanım eşiği aşıldığında bir zorlantıya dönüşebilir. Oyun bağımlılığının prevalansı (yaygınlık oranı), küresel olarak büyük farklılıklar göstermekte olup, yapılan güncel araştırmalarda bu oranların farklı popülasyonlarda %0.7 gibi düşük bir değerden, %27.5 gibi çok yüksek oranlara kadar değiştiği tespit edilmiştir. Bu geniş aralık, tanının kültürel arka plana, kullanılan tanı kriterlerine ve bağımlılığın değerlendirildiği bağlama göre ne kadar değişebileceğini ortaya koymaktadır. Özellikle Çin gibi bazı bölgelerde bağımlılık yaygınlığının %11.7’yi bulması, konunun bölgesel ve kültürel boyutlarının önemini işaret etmektedir.

Klinik açıdan önemli olan, aktiviteye harcanan mutlak süreden ziyade, oyunun bireyin işlevselliği üzerindeki baskınlığı ve olumsuz sonuçlar yaratmasıdır. Bir kişinin bir tutku ile bir bozukluk arasındaki çizgiyi ne zaman geçtiği, uluslararası klinik standartlar tarafından net bir şekilde tanımlanmıştır.

Oyun Bağımlılığı Nedir?

Oyun bağımlılığı, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından klinik bir durum olarak tanımlanmıştır.

Oyun Bozukluğu (Gaming Disorder – GD), Dünya Sağlık Örgütü’nün 11. Revizyon Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’nda (ICD-11) resmi bir tanı olarak yer almaktadır. Oyun Bozukluğu, ister dijital ister video oyunları aracılığıyla olsun, bir davranış örüntüsü olarak üç temel kritere dayanır:

GD tanısının konulabilmesi için, bu davranış örüntüsünün bireyin kişisel, ailevi, sosyal, eğitimsel veya mesleki işlevselliğinde belirgin bir bozulmaya yol açması ve genellikle en az 12 ay boyunca devam etmesi gereklidir. Fonksiyonel bozulma kriterinin bu kadar vurgulanması, bağımlılığın çok boyutlu (sosyal, ailevi, mesleki) etkisini göstermektedir. Bu, başarılı bir tedavinin sadece bireysel terapiyi değil, kişinin hayatındaki bu temel işlevlerin restorasyonunu da içermesi gerektiğini gösterir.

Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) ve DSM-5 Tanımı

Amerikan Psikiyatri Birliği, Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı’nın (DSM-5-TR) son versiyonunda, İnternet Oyun Oynama Bozukluğu’nu (Internet Gaming Disorder – IGD) resmi tanı olarak değil, “İleride Araştırılması Önerilen Durumlar” bölümünde (Section III) listelemektedir. Bu yaklaşım, IGD’nin madde bağımlılığına benzer dokuz semptomunu içerir:

  • Oyunla aşırı meşguliyet (preoccupation).

  • Oyun oynanamadığında yoksunluk semptomları (kaygı, sinirlilik, hüzün).

  • Tolerans (aynı etkiyi almak için daha fazla oynamaya ihtiyaç duyma).

  • Kontrolü kaybetme veya azaltma girişimlerinin başarısız olması.

  • Diğer faaliyetlerden vazgeçme ve ilgi kaybı.

  • Sorunlara rağmen oynamaya devam etme.

  • Harcadığı süre hakkında çevresine yalan söyleme.

  • Olumsuz duygudurumdan (suçluluk veya çaresizlik) kaçmak için oyunu kullanma.

  • İş, okul veya ilişki kaybetme riski.

Tanı için bu kriterlerden en az beşinin son 12 ay içinde mevcut olması gerekir. Her iki tanı sistemi de temelde, davranışın sıklığından ziyade yarattığı fonksiyonel zararı merkeze almaktadır. Örneğin, Çinli ergenler üzerinde yapılan bir araştırmada “diğer aktivitelerden vazgeçme,” “olumsuz sonuçlara rağmen devam etme” ve “problemlere rağmen sürdürme” kriterlerinin IGD tanısına en çok katkıda bulunan etmenler olduğu görülmüştür.

Psk Dr. Fatma Kayım
Beril Eser Odabaşı Bloom
Klinik Psikolog Mustafa Şen
Psikolog, Çocuk Ergen Psikologu İrem Bengü Yılmazcan
Bize Hemen Ulaşın!

Erken Belirtileri Tanıyın.

Oyun süresini kontrol edemiyor, sosyal ilişkilerden uzaklaşıyor veya oyun oynamadığında huzursuzluk hissediyorsanız, bu durum profesyonel destek gerektirebilir.

Psikolojik Destek Neden Önemli?

Psikolog desteği, oyun bağımlılığının altında yatan stres, kaygı veya yalnızlık gibi nedenleri anlamaya yardımcı olur ve sağlıklı denge kurma sürecini başlatır.

Bağımlılık Danışmanlığı Süreci Nasıl İşler?

Oyun bağımlılığının tedavisi, bağımlılığın çok katmanlı doğası gereği, bireysel psikoterapinin, sistemik aile müdahalelerinin ve farmakolojik desteğin entegre edildiği bütüncül bir yaklaşımla en başarılı sonuçları vermektedir.

Psikoterapinin Altın Standardı: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT)

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), Oyun Bozukluğu tedavisinde etkinliği en fazla desteklenen ve bilimsel olarak kanıtlanmış birincil tedavi yöntemidir. BDT, bağımlılık davranışını sürdüren işlevsiz düşünce kalıplarını (örn. “Oyunda olmazsam başarısızım”), tetikleyici durumları ve bu tetikleyicilere karşı geliştirilen tepkileri değiştirmeye odaklanır.

Modern yaklaşımlar, BDT’nin etkinliğini artırmak için geliştirilmiştir. Sistematik incelemeler, BDT’nin fiziksel egzersiz veya farkındalık (mindfulness) uygulamaları ile birleştirilmesinin, bireyin duygusal düzenleme (emotional regulation) becerilerini iyileştirerek tedavi sonuçlarını daha da optimize ettiğini göstermektedir.

Üçüncü Dalga Terapiler: Kabul, Farkındalık ve Değer Odaklı Yaşam

Kabul ve Kararlılık Terapisi (ACT), üçüncü dalga Bilişsel Davranışçı Terapiler arasında yer almakta ve Oyun Bozukluğu tedavisinde potansiyel göstermektedir. ACT tabanlı müdahaleler, oyun arzusunu (craving) ve işlevsiz bilişleri azaltmada önemli dolaylı etkiler yaratmıştır.

ACT’nin temel mekanizması, bireyin olumsuz duygularını (kaygı, depresyon, huzursuzluk) yargılamadan ve onlardan kaçmaya çalışmadan kabul etmesini sağlamaktır. Duyguların kabul edilmesi, bireyin bu olumsuz duygulardan kaçmak için oyuna yönelme ihtiyacını azaltır. Tedavi sürecinde, kişi kendi kişisel değerleriyle uyumlu, anlamlı gerçek hayat eylemlerine yönlendirilerek, sağlıklı ödül yollarını aktive etmeyi öğrenir.

Sistem Odaklılık: Aile Terapisinin Nörobiyolojik Gücü

Oyun bağımlılığının tedavisinde aile sisteminin rolü göz ardı edilemez. Aile terapisi, özellikle ergenler ve genç yetişkinler için hayati öneme sahiptir. Ebeveynlerin sağlıklı sınırlar koyması ve ilgi göstermesi, tedavi sürecinin seyrini olumlu yönde etkiler.

Aile terapisinin faydaları, nörobiyolojik kanıtlarla desteklenmektedir. Üç haftalık aile terapisinin ardından aile uyumunda algılanan iyileşme, kaudat çekirdeğin (ödül sisteminin bir parçası) şefkat uyaranlarına verdiği tepki artışı ile ilişkilendirilmiştir. Bu durum, aile desteği ve sevgi gibi sosyal ve duygusal uyaranların, bağımlının beynindeki ödül sistemini, oyunun dopamin etkisine karşı koyacak şekilde “yeniden bağlamasını” sağladığını göstermektedir. Multidisipliner Aile Terapisi (MDFT) gibi sistemik yaklaşımlar, aile içi çatışmaları azaltmayı ve aile bağlarını güçlendirerek bağımlılık semptomlarını hafifletmeyi hedefler.

Farmakolojik Destek: Komorbiditeleri Yönetme Stratejisi

Oyun Bozukluğu için doğrudan bir farmakolojik tedavi bulunmamaktadır. Ancak ilaçlar, bağımlılığa sıklıkla eşlik eden ruhsal bozuklukların (DEHB, depresyon ve anksiyete) tedavisinde destekleyici olarak kullanılır. Bupropion, metilfenidat ve SSRI’lar, komorbid bozuklukları hedef alarak bağımlılık dürtüsünü dolaylı yoldan azaltmak amacıyla yaygın olarak kullanılan ajanlardır.

Klinik denemeler, farmakolojik tedavilerin tek başına dahi IGD semptomlarını %15.4 ile %51.4 arasında azaltabildiğini rapor etmiştir. Uzmanlar, farmakoterapinin BDT veya diğer psikoterapilerle kombine edilmesinin, özellikle gençlerde en yüksek etkinlik oranını sağlayan entegre yaklaşım olduğunu düşünmektedirler.

Oyun Bağımlılığı İçin Psikoloğa Ne Zaman Başvurmalı?

Oyun bağımlılığı genellikle yavaş gelişir ve kişi bu durumu fark etmekte zorlanabilir.
Şu durumlarda bir uzmandan yardım almak oldukça önemlidir:

  1. Oyun oynamadığında yoğun öfke veya kaygı yaşıyorsa

  2. Oyun oynamak dışında hiçbir şeyden keyif almıyorsa

  3. Aile veya arkadaş ilişkileri ciddi şekilde bozulduysa

  4. Okul, iş veya uyku düzeni tamamen oyunlara göre şekilleniyorsa

  5. Kişi “bırakmak istiyorum ama yapamıyorum” diyorsa

Bu noktada, bir psikolog desteğiyle oyun oynama alışkanlıklarının kökeni (örneğin stres, yalnızlık, özgüven eksikliği) analiz edilerek sağlıklı bir denge kurulabilir.

Eşlik Eden Sorunlar (Komorbidite) ve Bireysel Yatkınlıklar

Oyun bağımlılığı, nadiren tek başına görülen bir durumdur. Çoğu zaman, altta yatan veya eşlik eden başka ruhsal bozukluklarla iç içe geçmiştir.

Oyun Bağımlılığı, Altta Yatan Ruhsal Sorunların Bir Belirtisi mi?

Literatür taramaları, Oyun Bağımlılığı ile diğer psikopatolojiler arasında son derece yüksek korelasyonlar olduğunu göstermektedir. Bu korelasyonlar arasında anksiyete (%92), depresyon (%89), dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) (%85) ve sosyal fobi/anksiyete (%75) yer almaktadır.

DSM-5 kriterlerinde, oyunun olumsuz duygudurumlardan (suçluluk veya çaresizlik) kaçmak için kullanılması , bu yüksek komorbiditenin ardındaki temel motivasyonu açıklar. Bu durumda oyun, birincil sorun olmaktan ziyade, bireyin baş edemediği duygusal acıların bir “öz-ilaç tedavisi” girişimi olarak işlev görür. Ayrıca, bağımlılık ve depresyon semptomlarının karşılıklı olarak birbirini etkilediği hipotezi de güçlü bir şekilde desteklenmektedir. Yani, depresyon kaçışı tetiklerken, aşırı oyun ve beraberindeki sosyal izolasyon depresyonu daha da derinleştiren bir kısır döngü yaratır.

Bu bulgular, bağımlılık tedavisinin başarısı için anahtar noktanın, oyunu durdurmak kadar, eşlik eden bu ruhsal bozuklukları (özellikle DEHB ve anksiyete) eş zamanlı olarak tedavi etmek olduğunu gösterir. Entegre ve çok disiplinli bir tedavi yaklaşımı, nüks riskini azaltmak için hayati öneme sahiptir.

Psikolojik Risk Profilleri

Bazı bireysel psikolojik faktörler, kişiyi İnternet Oyun Oynama Bozukluğu (IGD) geliştirmeye daha yatkın kılar. Araştırmalar, dürtüsellik (impulsivity), düşük öz kontrol ve yüksek anksiyete gibi özelliklerin psikolojik risk faktörleri olduğunu ortaya koymuştur. Bu yatkınlıklar, özellikle erkek cinsiyet ve genç yaş grubuyla birlikte gözlemlendiğinde, risk profili daha belirgin hale gelir.

Dijital Çağda Dengeyi BLOOM ile Yeniden Kurmak

Oyun Bağımlılığı, nörobiyolojik temelleri olan, endüstriyel olarak teşvik edilen ve yüksek oranda ruhsal eşlik eden bozukluklarla komplike hale gelen ciddi bir klinik tablodur. Bu bağımlılığın tedavisindeki başarı, multidisipliner ve kişiselleştirilmiş bir yaklaşıma bağlıdır. Kanıta dayalı tedaviler (BDT, ACT) ve sistem odaklı aile müdahaleleri, bireyin kontrolü kaybetme döngüsünü kırarak ve altta yatan duygusal sorunları adresleyerek iyileşmeyi mümkün kılmaktadır.

Tedavinin nihai amacı, oyunun kişisel, sosyal ve mesleki işlevselliğe verdiği zararı ortadan kaldırmak ve bireyin dijital etkileşimini kontrol altına alarak hayatının temel alanlarındaki anlam ve amacı yeniden tesis etmektir. Bloom Psikoloji olarak uzmanlarımız, bu zorlu süreçte bilimsel temelli, bütüncül ve empatik bir destek sunarak bireylerin sağlıklı bir dijital dengeye ulaşmalarına yardımcı olmaya hazırdır.

Sıkça Sorulan Sorular

Oyun bağımlılığı, aktiviteye ara verildiğinde veya engellendiğinde ortaya çıkan yoğun duygusal ve fizyolojik tepkilerle kendini gösteren yoksunluk semptomlarına sahiptir. Bu belirtiler arasında en sık görülenler, oyun oynama dürtüsünün (craving) aşırı yükselmesi, belirgin sinirlilik, huzursuzluk, kaygı ve hüzün durumudur. Birey, bu olumsuz duygusal durumdan hızla kurtulmak için tekrar oyuna yönelme eğilimi gösterir.

Klinik gözlemler, yoksunluk belirtilerinin şiddetinin genellikle kısa sürdüğünü göstermektedir. Yapılan bazı araştırmalar, semptomların büyük bir kısmının genellikle 24 saat içinde hafiflediğini rapor etmiştir. Ancak duygusal boşluk ve anhedoni gibi altta yatan semptomlar daha uzun sürebilir. Bu nedenle, yoksunluk belirtilerini yönetmek ve kalıcı bir rahatlama sağlamak, psikoterapötik müdahale (özellikle duygusal regülasyon becerileri) gerektirir.

Tedavideki temel hedef, bireyin işlevselliğinin restore edilmesidir. Bu bağlamda, teknoloji kullanımının yaygınlığı düşünüldüğünde, hedef her zaman mutlak bırakma olmayabilir.

Multidisipliner Aile Terapisi (MDFT) gibi modern, kanıta dayalı yaklaşımlar, özellikle ergenler için, oyunu tamamen yasaklamaktan ziyade, "oyunla ilişkili zararı en aza indirmeyi ve sağlıklı, kontrollü bir kullanıma" ulaşmayı hedefler. Önemli olan, oyunun kişinin sosyal ve mesleki sorumluluklarını yerine getirmesine engel olmaması ve hayatının merkezine yerleşmemesidir. Bu esnek hedef, bireyin tedaviye olan katılımını artırır ve nüksü mutlak bir başarısızlık olarak görme algısını hafifletir.

Oyun bağımlılığı, küresel olarak farklı yaygınlık oranları göstermekle birlikte, bazı demografik gruplarda daha yoğunlaşır. Genel eğilimler, bağımlılığın daha çok genç yaş gruplarında ve erkek cinsiyette görüldüğünü işaret etmektedir. Ayrıca, Çin gibi akademik baskının yüksek olduğu toplumlarda ise prevalans oranları ortalamanın oldukça üzerine çıkabilir.

Ancak demografik faktörlerden daha belirleyici olan, bireysel psikolojik risk faktörleridir. Dürtüsellik, düşük öz kontrol, yüksek anksiyete ve depresyon gibi altta yatan ruhsal sorunları olan bireyler, oyunları bir kaçış mekanizması olarak kullanma eğiliminde oldukları için bağımlılık geliştirme riski taşırlar. (Kaynak)

Oyun bağımlılığının arkasında, psikolojik bağımlılığı artırmak üzere tasarlanmış karmaşık ticari mekanizmalar bulunur. Bunların en önemlisi, "loot box"lar (ganimet kutuları) aracılığıyla uygulanan, kumara benzeyen "değişken oranlı pekiştirme çizelgeleridir". Bu sistem, oyuncuya rastgele aralıklarla, sürekli ve öngörülemez bir ödül vererek, oynamayı bırakma davranışını en zor hale getirir.

Ayrıca, Ücretsiz Oynanan (Free-to-Play - F2P) oyunların para kazanma modelleri, oyuncuyu sürekli olarak sanal para birimleri veya ilerleme avantajları için gerçek para harcamaya iter; bu da ücretli (P2P) modellere göre daha yüksek Oyun Bozukluğu semptom yüküne neden olur. Bu tür mekanizmalar, bağımlılığı bireysel zayıflıktan ziyade sistemik bir problem haline getirir.

Oyun bağımlılığının yol açtığı kronik ihmal, ciddi fiziksel sonuçlar doğurabilir. En belirgin sorunlar, yetersiz beslenme, kötü hijyen, uyku düzeninde bozulmalar (insomnia) ve fiziksel hareketsizlikten kaynaklanan sorunlardır.

Uzun vadede ise bu durum, obezite riskini artırır. Ayrıca, saatlerce süren tekrarlayan hareketler ve yanlış ergonomi nedeniyle sinir sistemi üzerinde kalıcı hasarlar oluşabilir. El ve kollarda uyuşma, güçsüzlük veya sinir sıkışması (periferik nöropati), uzun süreli bağımlılığın nadir ama ciddi komplikasyonları arasında yer alır. Bu fiziksel sonuçlar, bağımlılığın tedavisinin neden mutlaka multidisipliner (psikolojik ve tıbbi) bir yaklaşım gerektirdiğini göstermektedir.

Önleme, yasaklayıcı tedbirlerden ziyade ilişki temelli ve yapılandırılmış yaklaşımlarla sağlanır. Ebeveynler, öncelikle kendi dijital davranışlarını modellemelidirler. En önemli koruyucu faktörlerden biri, evde sağlıklı, sıcak ve harmonik bir ebeveyn-çocuk ilişkisi kurmaktır. Bu tür bir ilişki, çocukların duygusal zorluklardan kaçmak için oyuna sığınma ihtiyacını azaltır.

Bunun yanı sıra, net, tutarlı ve ortak kararlarla belirlenmiş Aile Medya Kullanım Planları oluşturulmalıdır. Bu planlar, kısıtlamalar koyarken, aynı zamanda çocuğun spor, sanat veya yüz yüze sosyal etkileşimler gibi alternatif, sağlıklı faaliyetlere yönlendirilmesini de sağlamalıdır. Önemli olan, çatışmacı bir ortam yaratmak yerine, yargılayıcı olmayan bir dinleme ve rehberlik yaklaşımı sergilemektir.

Oyun bağımlılığı ile DEHB, depresyon ve anksiyete arasındaki ilişki oldukça güçlüdür. DEHB’li bireyler, dikkatlerini sürdürmekte zorlandıkları için, oyunların sürekli, hızlı ve yüksek düzeyde geri bildirim sunan ortamını cezbedici bulurlar. Oyun ortamı, onlara gerçek hayatta zorlandıkları 'odaklanma' ve 'ödül' hissini kolayca sunar; bu da dürtüsel oynama davranışını pekiştirir.

Öte yandan, depresyon ve anksiyeteden muzdarip bireyler, oyunları genellikle bir kaçış yolu olarak kullanırlar. Oyunun sağladığı sanal başarı ve topluluk hissi, gerçek hayattaki boşluk, suçluluk veya çaresizlik duygularını geçici olarak uyuşturur. Bu durum, bağımlılığın birincil nedeninin, altta yatan bu duygusal ve bilişsel zorluklar olduğunu gösterir. Bu nedenle entegre tedavi, bu eşlik eden bozuklukları mutlaka hedef almalıdır.

therapist posing

BİZE ULAŞIN.

Hemen Bir Terapi Seansı Randevusu Alın.

Siz de sağlıklı bir zihin için ilk adımı atın, birlikte güçlenelim.

WhatsApp ile Ulaşın